17 Kasım 2008 Pazartesi

İlhami

Sanki bir yerlere götürüyor... Ya da geldiğimiz yerlerin muallaklağını azaltıyor:)

Yazar demiş ki:

"Oysa berber, buna karşı çıkarcasına bir sigara yakmıştı az önce;derin bir nefes çekerek bir süre çevresine bakmış, sonra da kendi kendine, bir oturuş biçiminin içinde aynı anda kaç kişi oturur diye sormuştu. O saatte aklını böyle bir soruya takmasını saçma bulmuştu gerçi, gene de aynı duruşun içinde duran binlerce insanı düşünmekten kendini alamıyordu. Ona göre binlerce kişi, ayrı ayrı yerlerde birbirinden habersiz binlerce duruşu tekrarlıyordu böyle, binlerce duruşu bedenlerini köprü kılarak geleceğe taşıyordu. Aynı anda yolda yürümekten başka çaresi olmayan tuhaf birer yaratıktı insanlar; tekrarların tekrarlananın örtüsü olduğunu anlayamadan, aynı el sallayışların, aynı gülüşlerin, aynı yürüyüşlerin ya da aynı oturuşların içinden geçe geçe damaklarına bulaşan uzak bir serüven tadıyla dönüp dolaşıp aynı noktada yaşıyorlardı.

Berber, sigarasından derin bir nefes çekti yeniden; gözlerini hafifçe kapamış, o anda o andaki oturuş biçiminin içinde kimlerin bulunduğunu düşünüyordu."
...

Hasan Ali Toptaş "Gölgesizler"

2 Kasım 2008 Pazar

Noksan Dans Gururla Sunar: Mu'allaka Gelişim Süreci

birinin başlaması gerekiyordu...
Eylülün 2. haftası birden aklımız düştü GalataPerform Görünürlük Projesi. Benim 2 sene çalıştığım, diğerlerimizin de en azından ucundan köşesinden bir bulaşmışlığı olduğu, acemiliğimizde bize bir ev rahatlığı sunacak bu yerde bir şeyler yapmak hep vardı aklımızda. Neden şimdi olmasındı?

Bir İlyas ya da Esra çalışması sonrasındaydı. BuCafe'de terasta oturduk. Bir dansçının her öğün tüketmesi gereken bol patates kızartması, soğan halkası, börek, çörek gibi besin maddeleri sipariş etmiş, bekliyorduk. Burcu iletişimle ilgili bir performans tahayyül ettiğinden bahsetmeye başladı. Bunun üzerine konuştuk... konuştuk... Her zamanki gibi konuyu her yere bağlayıp bir milyon kişiye referans verdik. Ve ortada bir iskelet olarak belirmeye başladı Mu'allaka. Üç aşağı beş yukarı şöyle bir şeyler not almıştık:

Mu'allaka

Dans-Performans
20 dakika
Performansçılar: Beste Aksoy, Burcu Demir, Seda Erdural, Özge Uraz

Zygmunt Bauman duymadan görme halinin tedirgin ediciliğinden bahseder bir kitabında. Bizse her gün saatlerce yaşarız bu hali konuşmadan bir arada oturduğumuz insanlarla. Bu iletişim hep biraz noksan, bu yüzden de hep muallakta kalır.

İlk çalışmamızı iki hafta sonra Bümed'in küçücük bir odasında yaptık. Sandalyelerde oturup sırayla bir eylem için komut verdik. Sonra herkes bunlara uyan kendi hareket setlerini yaptı. Süreleriyle, aksanlarıyla vs. oynadık. Çok eğlenceliydi.


:Sol bacak yana
:Sağ kol yukarı
:Kafa sola
:Popo yukarı
:Vücut diyagonale
:Sağ bacak yukarı
:Sandalyeye dön
:Kafa geri
:Kafa öne
:Dizler yere
:Eller sandalyeye
:Sandalyeyi çek
:Sandalyeye tırman
:Asker gibi ayağa kalk
:Swing
.........
O hafta 1 ya da 2 çalışma daha yaptık.. Genelde bu kısımla ilgilendik. Herkesin üzerine yansıyacak bir ağız fikrinin derinliklerine çekildik. Yansıyan görüntüyü bozmadan çoğaltma ihtimallerini araştırdık bulamadık. "Şimdilik" arkaya yansısın dedik. Müziğe karar verdik. Beste'nin Seda'yı çıldırtan şarkısını daha da delirtici bir hale sokacak, başını kendi topladığımız seslerle rastgelelikten ritme evriltecektik.
Pazartesi akşamı gösteriyi sergileyeceğimiz TiyatroZ'ye toplantıya gittik. Sahneyi ölçtük. Defne'yle tanıştık. Provalarımızı ayarladık.

Sonra o haftanın kalan günlerinde 12lere kadar çalışıp bütün gösteriyi yaptık:).

Stres de yaptık. Panik de yaptık. Gevezelik de yaptık. Domuzluk da yaptık.

Hatta gösteri sabahı bir genel prova bile yaptık!!!


Neticede 18 Ekim Cumartesi günü, Tiyatro Z'de ilk eserimizi sevenlerimizle buluşturduk....





24 Ekim 2008 Cuma

Korkunç Gerçek




Beste

Şizofren Dansçı Özge'nin Yürek Paralayıcı Maceraları

Bir varmış, bir yokmuş. Günlerden bir gün, şehirlerden bir şehirde mazlum ve mağrur bir dans topluluğu, topluluğun içinde bir Özge varmış. Ama ne Özge! Hem zeki, hem güzel, hem öyle, hem böyle, hem şöyle... Ama konumuz bu değil. Ne diyorduk efendim, oradan ağlayalım halimize...

Günlerden bir gün yine bir gösterileri varmış. Sonradan video kayıtlarının kendilerini ele verdiği üzere grubun bütün elemanları Beşiktaş'ta çaycıda keyfederken bu masum yavrucak öncü kuvvet olarak gösteri mekanına gönderilmiş. Biraz da gösteri sonrası karşı karşıya kalacağını bildiği aşırı ilgi sebebiyle istemeden de olsa fazla hevesli görünen Özge -ki kızımız akşamdan özenle kuaföre gitmiş, o zamanlar hiç adeti olmayan topuklu ayakkabılar falan giymiştir- yüzüne kondurmaya çalıştığı "ya alışığım ben böyle şeylere, yine gösteri yine gösteri üfff" bakışlarıyla fuayeye girmiş.

Bir görevlinin kendisine kibarca yönelttiği "Buyrun, kime bakmıştınız?" sorusu üzerine Özge, az vakti olan artiz tiplere has bir bakışla mekanı kolaçan ederken adamla göz göze gelmeden cevap vermiş: "Ya bizim gösterimiz var bu akşam, prova alacaktım... sahne müsait mi?"

Halbuki bu an hikayemizde bir dönüm noktası, adeta sonun başlangıcıymış. Zira taş kalpli, gaddar adam soğukkanlılığından taviz vermeden kısaca "yooo..." demiş.

Yooo....

Bu ses boşlukta yankılanmış.

Daha sonraki konuşmalar Türk filmlerinde 6 tane Emel Sayının döndüğü sahneler gibi görünmüş Özge'ye. Bir sürü adamlar, hatta telefonun ucunda yetkili ve bilgili bir kadın ağız birliği etmiş öyle bir şeyin programda olmadığını, zaten içeride dekorlar olduğunu, grubu hiç tanımadıklarını, Özge'nin oturup bir çay içmesi gerektiğini, zaten bu koreografların da nedense hiç telefonlarını açmadıklarını, tesadüfe bakın ki topluluktan kimsenin de gelmediğini, bu durumla ilk kez karşı karşıya kalmadıklarını, Özge'nin bir çay daha içip tatlı bir şeyler yemesi gerektiğini, Özge'nin iki saattir boşuna beklediğini, artık evine gitmesi gerektiğini, nedense hala kimsenin telefona cevap vermediğini, belki de Özge'nin çok yorgun olduğunu...." söyleyip durmuşlar.

Hayal meyal başka görüntüler de hatırlıyormuş Özge: vapurdan inen üç kişi. Kadıköy sokakları. Çinili Kafe. Bira. Akmar'ın orda buluşulan başka bir kişi. Konuşmalar. Gece. Hüzün. Elem. Keder...

Sonra polifonik bir zil sesi gelmiş. Özge cep telefonunun ekranında mitolojik bir kahraman olduğuna inanılan Olimposlu İlias'ın adını görünce dehşete düşmüş. Heyecanla açmış telefonu, ama telefon açılmamış, konuşmaya çalışmış sesi çıkmamış. Bu arada telefon hala çalıyormuş.

Özge uyanmış. Meğer hepsi bir rüyaymış.

22 Ekim 2008 Çarşamba

Yarı Açık Prova Üzerine Notlar

Bir kere üzerine düşünmeden yazılması gerekiyor ama insan yine de o halet-i ruhiyetin biricikliğini nasıl anlatabilirim diye düşünmeden edemiyor. Yorgunuz bir kere besebelli. Yüzlerde bir bitkinlik ifadesi; kollar, bacaklar desen zoraki hareket ediyor. Kaçıncı prova kimbilir? Sudan çıkmış balıkların "Her şey güzel olsun! Aman yüzümüzün akıyla çıkalım! Aman rezil olmayalım!" diye aldıkları kaçıncı tekrar? Müzikten midir nedir bir hüzün kaplamış hareketlerimizi. Kayıp aşkımız İlyas da biraz üzmüş bizi. Bir miktar heyecan... Bir miktar "acaba yarın ne olacak"lar... Bir miktar noksanlık... İşten çıkıp gelmişlik... Saat kimbilir kaç? Şaşkın ördek yavrularının eve dönme vakti çoktan geçmiş. Bir de paramız yok tabi her zamanki gibi... Ama olsun, paylaşırız biz, hep paylaştık... Bir de stüdyodaki görevli kadın sürekli saatine bakmasa... Vakit de ne hızlı geçer dans ederken. Sahi ya güzel zamanlar çabuk geçer zaten. Bunca olumsuzluğa rağmen tek arzusu dans etmek olan insanların bir şekilde (kaderin cilvesi mi desem, Quantum fiziği mi desem) bir araya gelmiş olmasının şerefine bile hızlı geçer dakikalar. Tek bir yürek çarpıntısı adımlarımızda, tek bir dilek... Emek.... Kendi emeğimiz, kendi varoluşumuzu teşhir etmek için inatla didinmemiz... Güzel zamanlar... Güzel insanlarla paylaşılan özel anlar. Kimse bilmez bizim dışımızda, kimse anlamaz belki ama bu eserin teşhir edilememesinde bile bizi anlatan bir şey var. O da bizim gibi biraz kaldı noksan... Ama Noksan olmak güzel şey... Noksan kalmak güzel şey...

Beste

21 Ekim 2008 Salı

30 Eylül 2008 Salı

İlyas yeniden... bitti artık bu son derken

İlyas yeniden... farklı sularda yüzerken (Kelebeklere gidemedik ya o açıdan.)


Garaj'da karşılaştığımızda pazar için sözleştik ve uzunca bir aradan sonra Boğaziçi Üniversitesi'nin pislikte rakip tanımayan Park 1 salonunda ders yaptık.

Yerlerin pisliğinden İlyas'ın favorisi yer setlerini yapamadık. Pliélerle swinglerle kol çevirme ve sırt çalışmalarıyla ısındıktan sonra en son çalışmada videosunu koyduğuma benzer bir set çalıştık. Bu sefer dönüşler, kalçayı kafayı serbest bırakma, off-balance hareketler daha ön plandaydı. Adeta bir yaprak gibi savruluptek nefeste 5 metre ilerledik. En sonunda ayaklarımızı birbirimizin kasığına yaslayıp birbirimizi taşıyarak esnettik.


Görüldüğü üzere ben de artık kombinasyon tarif edemiyorum. Video çıktı mertlik bozuldu, Beste geldi ciddiyetimi yel üfürdü.

Düğüm Teorisi

Kesik kesik bölümlerden oluşan iletişim ağları farklı şekillerde birleştirildiklerinde farklı sonuçlar doğurabilir mi?

Bir salı akşamı streç dersinden sonra Beste ile Garaj'a gittik. Nurgül, İlyas ve Talin de ordaydı. Hep birlikte "Düğüm Teorisi"ni izledik.

Konsept ve koreografi: Beliz Demircioğlu Cihandide (Güneş Çağlar ile birlikte)
Dramaturji: Aylin Kalem
Ameliyat: Op. Dr. Ercan Cihandide ve Ekibi
Ses Tasarımı: Selçuk Artut
Monolog: Seven Bridges of Koningsberg
Dialoglar: Güneş Çağlar
Prodüksiyon: boDig
Düğümler, bunların çeşitli ebatlardaki (boyut olsa gerek?) uzaylarda ki çözülebilirlikleri üzerine bir şeyler söyleyip grubun aklını almayı çok isterdim. Ama ben bir garip siyaset bilimciyim boyut deyince kafam karışır, yanlış anlarım, spiritüel dünyalara kayar giderim.
Yukarıdaki açılış sorusu daha bir içine girilebilir benim için, hem de iletişimle bu kadar ilgilenirken (foreshadowing)... Doğrusunu söylemek gerekirse okuduğum kadarıyla teoriyle de çok bağlantısını kuramadım ama anlamama faktörümün de payı vardır bunda. Farklı şekilde birleştirilen bir şeyin farklı sonuç doğurabileceğini anlayabiliyorum, kuşkusuz. Ama bilekteki tendonu kesip diker gibi süreksiz, sıkıntılı, ve aslında bence son derece tutarlı işleyen iletişim ekonomisini nasıl farklı biçimlerde birleştireceğiz? Bir diyaloğun ya da jestin, söz gelimi, bağlamının dışına çıktığında her metin gibi kendini bozacağını öngörebiliriz, ama bu galeriye konulan pisuvar gibi bir araştırmanın ötesine geçer mi?
Yani, Garaj'ın kara kara -aslında o gün tebeşir tozlarıyla mavi mavi- atmosferinde ileri geri alınan ameliyat videosu gibi... Ama metaforik yanının ötesinde video seçimi biraz kafamı karıştırdı benim. Evet, çok çok güçlü bir görüntü. Ama bu görüntü nerede olsa bu kadar güçlü olacak. Demek istediğim, düğüm olmuş bir diyaloğu çözmeye çalışırken bir yandan gösterilen sağa sola bağlanan dokuların görüntüsünü acil serviş müdahale odasında az önce kaza geçirmiş birinin üzerinde de görsek aynı derecede etkileyecek bizi. Riskli yanı kimi zaman performansın önüne çıkabilmesi, kimbilir belki de hedeflenen budur....
Öte yandan performanslar, tekrarlar, tebeşir tozu gibi uçucu bir malzemenin kullanımı bu kadar yerinde kullanımı, sahnedeki izler... pek sahici, temsilden uzak geldi bana.

29 Eylül 2008 Pazartesi

Yine eskilerden bir Ayda seti.



sondaki taklalar için amma uğraşmıştık, şimdi adeta çocuk oyuncağı...

bu arada ben de beste kadar olmasa da bayağı bir kurgucu oldum hani..... geçişler meçişler :P

güle güle!

Ayda ile neşeli müzik.

Bir aydan daha fazla oluyor bu videoyu çekeli..

31 Ağustos 2008 Pazar

Bir başıma...

Son Ayda dersinde yapayalnızdım. Birden noksan olmadan tek başıma dans ettiğimi hayal ettim. Sonra da bir hüzünlendim bir hüzünlendim... Her nerde yaşıyor ve yaşatılıyorsanız orayı bırakıp da gelin yahu. Sizi kendi ellerimle amuda kaldıracağım. Danstan çıkar çıkmaz pasta yemeyi bırakacağım (Burcu sözüm sana;). Esneyemiyorum diye sizi darlamayacağım. Hadi gelin de Ayda'da topluca acı çekelim, özledim, yollarınızı gözledim.

Son ders bayağı iyiydi bu arada. Kaçıranlara ibret olsun. Tabi kamera olmadığı için çekemedim ama belki öbür hafta ona benzer bir şeyler yaptırır. Geçen hafta yaptığımız kollarla paralel şekilde diagonale zıplama hareketinin ardından ufak bir sıçramayla kolları önce sağda sonra solda topluyoruz. Ardından kolları iki yana açarak 1. poziyona geçiyor. Sonra da kelebek gibi uçup arı gibi sokuyorsunuz. Şu kombinasyon anlatma işinde Özge kadar iyi değilim ne yazık ki. Öyle artistik kelimeler de bulamıyorum yok piliye yok rondöcanp:) O yüzden iyisi mi olayı kurtarmak için fotoğraf falan koyayım ben.


30 Ağustos 2008 Cumartesi

Bir zamanlar Bümed

Bundan aylar aylar önceydi. Güneşli bir bahar günü dönüşlerini sürekli karıştırdığımız bir eser parçasını durmaksızın tekrarlayarak öğrenmeye çalışıyorduk. Nihayetinde ortaya henüz sindirilmiş yemek hissiyatı veren bir performans çıktı. Ben de üzerinde bir miktar oynayarak bu hazımsızlığı gidermeye çalıştım. Ha arkada, müzik setimiz olmadığı için orada bulduğumuz bir radyodan çalan salsa şarkısı var ama ben karizmayı dağıtmayalım diye müziği de değiştirdim. Bir de Özge olmasa bu kombinasyonu asla öğrenemezdim herhalde. Buyrun bakalım..
Beste

31 Temmuz 2008 Perşembe

Yaz Dönemi 4. Hafta

S a l ı - Steven ile Hiphop
Gene squasha kaldık ne acı. Ama noksan olduğumuz için sığmakta zorlanmadık. :)
*Nefes egzersizleri- Yerde sırt üstü yatıp göğse, diyaframa ve belimizin arkasına nefes aldık.
*Enerji akışı egzersizi- Daire olup egzersizi bir kaç kez giderek hızlanarak tekrarladık (sitbonesta bacaklar uzun, kollar önde/ contraction curve, dirsekler bükülü eller göğüste, dizler kırık/ eller yukarda, göğüs açık, bacaklar gergin, ayaklar point/ üst bedenin ağırlığını nefesle bacakların üzerine bırakıp ayakları tut/ enseye, bele, bacaklara seri biçimde vur)
*Ayaktaki egzersizler
1) Paralel pozisyonda sağ sol sağ sol omuz geriye/ sağ sol sağ sol kol yukarı/ roll down/ sırt üstü dizler yukarda/ sağa sola body half dönüş/ sağda dizüstü/ roll up eller kafadan yukarı uzayıp
2) Denge- Plié ile ikişer kez omuz, dirsek, kol çevir/ Plié ve kollarda aşağı yuvarlan/ Kalkarken 1. pozisyon releve kollar iki yanda açık/ ağırlık değişimi (4 syaı ortada- 4 sayı sağda sol ayak kalkarak- 4 sayı solda)
3) Zıplama
- 4 adım ilerle (sağ sol sağ sol) /ilki yerinde olmaz üzere sağa doğru dönerek 2şer kez sek yerine ilk yöne geri dön/ sol adımla başlayarak 4 adım ve aynısı sola
- İki adım ilerle, üçüncü sayıda bekle, 4te yerinde sek/ 5-6-7-8 sağ tarafa/ 1-2-3-4 sol tarafa/ 5-6 sağa büyük (180 derece)/ 7-8 geriye
*Set Geçen haftalarda çalıştığımız seti bir kaç kez daha yaptıktan sonra yön değiştirerek çalıştık Şöyle ki,
İlk hareketin ikinci kısmında sağa, İkinci hareketin ikinci kısmında arkaya, 4. hareketin ikinci kısmında sola, 6. hareketin ikinci kısmında öne dönmüş oluyoruz.
Bu çalışmayı araya 4er sayı koyarak 2 ya da 3 kez yaptık.

Ç a r ş a m b a - Dilek
Uzun zamandan sonra Malena'da olmak ne güzelmiş. Ayna, temiz yer, soyunma odası... Ağlamak istiyorum.
*Dilek ile çalışmaya yerde swing setleriyle başladık. Omuz karesini yerden kaldırmamaya çalışarak
1) knee tuck/ 4 swing/ V swoop/roll/ ve sırt üstü başlangıçtaki pozisyona dönünce aynısı diğer tarafa.
2) yan swingde kafa yerden kalkacak biçimde kolla ve omurgayla kapanıp açılma
3) aynısı dirsekten güç alıp daha da kalkarak
4) videosunu koyamadığım seri


*Son seriyi akışkan ve yerle uyumlu yapabilmemiz için dar ve geniş alanlarda bedeni büyük kullanarak birbirimizin üstünden altından geçtiğimiz bir doğaçlama çalışması yaptık.

*Dersin sonunda Dilek "istiyorum ki sizi tepe taklak edeyim, havalarda uçurayım." deyince anladım başıma gelenleri:)
İkişerli olup yüzyüze bakıp kendi müziğimizi oluşturup parande atarak ilerledik.

* Düz sıra olup önümüzdekine masaj yaptık, basınç uyguladık. Sonra iki gruba ayrıldık. Aktif olanlar yerde yatanların bedeninin muhtelif yerlerine biraz ağırlığını bırakarak baskı yaptı. Ama eklemlere yapmadık. Pasif olanlar için çok şahane anlardı.


C u m a r t e s i - Nurhan Nebioğlu
Ayda yurt dışında olduğu için Nurhan hocayla da bir ders yapabilme şansımız oldu. Gerçi kendisinden çok bahsettiğim için herkes onu gıyabında tanıyordu:).
Esneme ve ısınmayla başladık. Öne esneyerek geçtiğimiz roll, origami gibi katlanarak 90 derece yön değiştirdiğimiz hareket, diz üstü ve omuz taklası çalıştık.
3 set öğrendik. Birinde çalıştığımız omuz taklası, diğerinde diz üstü takla var. Omuz taklasında bacakları çok götürmeden üst bedeni kaydırmaya özen göstermemiz gerekiyor. Üçüncü set dönüş ağırlıklı. Burada double dönüş ve yarı-amudda ayak değiştirme de çalıştık.
Dersin sonunda bayağı bir sektik, sıçradık. Hem eğlendik, hem öğrendik.
Ne yazık ki Nurhan'ın akıl almaz temposu yüzünden videonun recorduna basacak bir an bile bulamadık. Yarın tüm setleri birbirine bağlayıp videosunu koyacağız.

27 Temmuz 2008 Pazar

Yaz Dönemi 3. Hafta

Pazartesi-Dilek Dervişoğlu
* yoga
*sitbones üzerinde geniş 2.den elips şekilinde geçişli amudlu egzersiz
*yazdıklarımız üzerinden doğaçlama

Salı- Steven
*ısınma
*ağırlık değişimi, yürüyüş
*modern egzersizleri, kaburga izolasyonu
*denge çalışmalı releveler
*phrase (buradaki hareketlerin adını öğrensek hiç fena olmaz)

Cuma- Dilek Dervişoğlu
*ayak masajı, flex, point,
*esnemeler, yoga
*roll-kol çeker, ayak çeker, bedeni parça parça kullanarak
*kontak, el ele tutuşup aksi yönlere ağırlık vererek oturma, esneme

Cumartesi- Ayda Zorlu
*kondisyon, streç
*hava ve yer seti (Ayda bizi çok beğendi! Bu tarihi bir gün.)




Pazar- İlyas Odman
*plié serisi her pozisyonda
*86 sayılık multi şahane set (dönüş yönleri değişen bi bölüm var ki evlere şenlik. enerjiyi kesip aksi yöne veriyor. bizi bizden alıyor. bir de kafa düşürüp yaptığımız dönüşten rotasyonlu amuda girilen yerde inanılmaz dengemi kaybediyorum.)
*esneme


artık bize her hafta ayrı bir kamp,
amma ve lakin vakıt üretim vaktıdır.

20 Temmuz 2008 Pazar

Dolu Dolu Bir Hafta

Yaz programımız oldukça yoğun geçiyor. Tek derdimiz salon sıkıntısı. Burdan okulumuz yönetimine sesleniyorum. Açın salonların kapısını, varlık içinde yokluk çekmeyelim!

Pazartesi squash salonunda Dilek ile kontak ağırlıklı bir çalışma yaptık.
Yoga egzersizleri, swing, plié gibi temel çalışmalardan sonra salonun üç duvarı boyunca kontak çalışarak mesafe kat ettik. Bu egzersizi bir kaç defa tekrar ettik ve her seferinde yeni bir şeye dikkatimizi çekti Dilek: birinde birbirimize basınç uygulamamıza, diğerinde spiral ve akışkan hareketlerle ilerlememize, bir diğerinde akışkanlığın içinde kontağı korumamıza, seviye değişiklikleri yaratmamıza falan...

Salı Hiphop günüydü. İki haftadır hiphop çalışmaya başladık biz. Çok eğleniyoruz. Ama kendi adıma ben henüz olayı kavrayabilmiş değilim. Dersin ilk bölümünü çorapla daha çağdaş dans tekniğine benzer egzersizler yaptık. İkinci yarısında ayakkabılarımızı giydik ve 7 hareketlik bir hiphop seti çalıştık. slidelar, robot gibi dönemeler falan var ama hiçbir hareketin adını bilmiyorum malesef. Belki önümüzdeki derste bi video çeker, koyarız.

Cuma Dilek'le korkunç kontaklar günüydü.
Yere yatıp kuyruk sokumundan kendimizi sallayıp dalgalandırdıktan ve ısındıktan sonra eşleştik.
1// Biri aktif biri pasif. Pasif olan yatıyor, diğeri onun bedenine dokunuyor, masaj yapıyor, altına giriyor, ağırlığını alıyor, mekanda taşıyor...
2// İkisi de biraz aktif. Çalışmanın bir yerinde Dilek pasiflerin de biraz aktifleşmesini istedi. Böylece tekil yapılan kaldırma taşıma vs. işleri karşılıklı bir devinime dönüştü.
3// 2. pozisyon pliéde korkunçluklar. Biri 2.de dizleri kırıyor ve güçlü duruyor. Diğeri öncelikle onun arkasından dizlerine basıp tırmanıyor. Daha sonra farklı biçimlerde (dizlere, göğse, sırta vs.) ağırlık vererek hareket ediyor. Bu arada ayaktaki kişi de biraz hareket edip ağırlığı farklı biçimlerde alabilir, izin var. Bir müddet doğaçlama çalıştıktan sonra Dilek bize 5 dakika verdi ve hareketlerimizi fikslememizi istedi. Önce sırayla, daha sonra iki grup aynı anda fikslediğimiz hareketleri olabildiğince akışkan olarak yaptık. Çok güzel, ama zor ve sorumluluğu yüksek bir çalışmaydı. Ertesi gün Beste 10 dakika geç kalınca aklım çıktı bir yerine bir şey oldu diye :)
Ve çalışma sırasında Beste'den bir inci: "1 metrekarelik alanda ter içinde kaldım!".

Cumartesi Ateşi Normalde Çarşamba olan Ayda dersi cumartesiye alınmıştı. Sabah da Dilekle 3 saatlik bir dersimiz olduğu için güne kara kara düşünüp bol şeker tüketerek başladık.
Dilekle çalışmamız salon sıkıntısı yüzünden yarım saat geç başladı. Yine squasha kalmıştık. Burada şahane fitness müzikleri eşliğinde esnedik ve yoga duruşlarına girdik. Özellikle duvara karşı yaptığımız öne esneme, flat back kalkma, arkaya bacak kaldırma falan evlere şenlikti. Bu şekilde yapınca normalde basit olan hareketler vücut ağırlığını öne/ geriye kaydırıp hile yapamadığımız için çok zor bir hal aldı. Özellikle alt bacaklar ve ayak kemikleri kendinden geçti.
Daha sonra yukarı çıkıp pazartesi günü aslı belli olacak bir çalışmanın hazırlıklarını yaptık. Onun arkası yarın!

Ders bitince hep beraber lojman kapıdan taksiye binip Odakulede indik. Daha derse 45 dakika vardı, ve biz gelmiştik! Ayda'nın gözleri yaşaracaktı. Biraz yemek yedikten sonra, "bu karınlarla nasıl dansedicez yaa!?" diye düşüne düşüne Mavi Dans'a geldik. Ve derse daha 10 dakika vardı.
Bu 10 dakikayı salonda yalancı hiphop olsun, Roman havası olsun saçmalayarak geçirdik.

Ders çok güzel geçti ve neredeyse yorulmadık bile diyebilirim. Streç/kondisyon setinden sonra bir yer bir de hava seti çalıştık.

Yer seti// Diz üstü oturarak başlıyor. Kalçayı sağa aktarıp iki bacağı soldan sağa transfer. Sağda sağ bacak kırık, tabanı basıyor, sol bacak uzun. 180 derece jump. Yine diz üstü. sağa roll, sola sol. Sağdan dönerek ağaya kalkış, eller yukarda, yere sırt üstü uzan. Açık bacak sağdan takla. Sola cenin. Açıl. Soldan dizüstü takla. Soldan diagonale roll. Geniş bacak kullanarak Slide d'aida. Kollar yukarda bacaklar düz sola roll.

Hava seti//Ayaklar parallelden biraz daha açık ayakta başlıyor. Sağ ayak biraz aralanıyor, sağ kol ve üst beden sola. Sol ayak geriden sağ ayağın arkasına kol önden ayağın paraleli. Kol liderliğinde beden geriye dönüyor. 2. pozisyon geniş dirsek kol daire ile ile kol solda yukarda, dizler düz. Plié kollar yeri süpürüp sağda yukarı kalkıyor. Dize vurup geri şase. Burda yukarıda kalmışken önce omuzlar kollar düşüyor. Dizler kırılıyor. En son kafa düşüyor. Bounce ile jazz duruşu gibi turn-in passéye kalkıyoruz (sol ayak passéde, sol kol önde, sağ kol yanda). Sol ayak sola basıyor, sağ ayakla adım alıp sağın üzerinde attitude dönüğü gibi ayak arkadan gelecek şekilde (ama bacak dümdüz) yarım tur dönüp "ayak-ayak" karşı yöne geçiyoruz. Sağ diz kırık, sol bacak uzun. Kollar önde, omurga uzun.

Satırlarımı burada sonlandırırken duygu dolu sözler sarf etmek istiyorum. Sevgili b-ç-d-t ve emeği geçenler, ben sizi çok seviyorum ya. Dün akşam shuttleda hep bunu düşündüm. Ama dün enerji versin diye yediğim o kadar çikolatanın da etkisi olabilir. Kan şekerim düzelsin, yeniden karar vereceğim.

Not: Bu blogun da o eski ciddi formatından eser kalmadı.

3 Temmuz 2008 Perşembe

son havadisler!

Bayağı oldu yazmayalı. Yaz geldi, çalışmalarımız hız kesmiş sayılmaz. Sadece sayımızda azalma oldu. Bir kaçımız çeşitli nedenlerle dansı/grubu/dersleri bıraktı.

Halihazırda altı kişi olarak yola devam ediyoruz.
Bu durumun verdiği ilhamla Nurgül yeni bir isim önerdi gruba: nox'an. Biraz clubber bir çağrışımı oldu bende ama hiç de fena değil. Hem artık altı kişilik grubumuzun sadece ikisi Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi![Beste ve ben mezuniyet tebriklerini kabul ediyoruz yan salonda.]

kısa kısa:
**İlyasla son dönemde teknik kontak ağırlıklı yoğun bir çalışma programı yaptık.


**Aydayla dün üç haftalık aradan sonra teknik ders yaptık.

ev ödevi: 1) kol-bacak koordinasyonu gerektiren 8lik tandu çalışması [kol hareketi hep 8 sayıda, tanduler: sağ 8, sol 8, sağ 4, sol 4, sağ 2, sol 2, sağ 1, sol 1, sağ 1, sol 1]
2) diz üzeri otururken ayakları flex yapmadan bir bacak yukarıda, diğeri altta amuda kalkıp alttaki ayağı basarak ayağa kalkmak.


**Dilek 7 temmuz pazartesinden itibaren haftada bir-iki gün bizimle çalışacak. Alığımız duyumlara göre eser çıkarmak istiyormuş.

**Esra bizi Antalya Tekirova'ya kampa çağırdı.


bir de yepyeni haber:

MEHMET SANDER HAREKET ATÖLYESİ BAŞLIYOR

Modern dansın dünya çapında başarı kazanmış en önemli isimlerinden koreograf Mehmet Sander*, 15 Temmuz – 15 Ağustos tarihleri arasında İstanbul’da sürdüreceği yoğun programlı Hareket Atölyesi çalışmalarına katılımcıları bekliyor.

Yirmi bir yaşındayken Dans Üzerine Manifesto’sunu yazan ve bugün modern dans tarihinde klasik bir başyapıt olarak kabul edilen “Single Space /Tek Mekân (1992)” adlı eserin yaratıcısı Mehmet Sander tabiatta bulunan hız, yörünge ve çarpışma gibi kuvvetlerle dans arasında paralellikler kuruyor.


[ Single Space'i izlemek için youtube'a girilmeyen yerlerden:

http://ktunnel.com/index.php/1010110A/033b1701156cf0a2608d787d07d1a2b3b8e0bb2605b144c3b16c18fd5bae58fe46a5127e6776d7ab15368#

youtube'a girilebilen yerlerden: www.youtube.com/watch?v=OiY0U4ntp6I linklerine tıklaryabilirsiniz.]

Risk alımı, hız, saf hareket ve hayatta kalma mücadelesi gibi evrensel dinamiklerden güç alan koreografilerinde, insanın kendi mekanı içerisinde sahip olduğu gücü, ve bu mekânın sınırlarından kurtulmak için mekânın kendisini kullanma yollarını araştırıyor. Yerçekimini aynı anda hem gözler önüne sererken, hem de ona meydan okuyan bu devrimci tavır, bunun için fizik kanunlarını kullanırken, aynı zamanda onları adeta esnetiyor.

“Seneler içinde yaptığım şey dansta saf olmadığını hissettiğim her şeyi elemekti. Çok temel, çok basit ve tamamen soyut bir dil bulmak istiyordum. Bunun üzerine oturup “dans nedir?” diye düşündüm. En basit anlamda, dans hareket sanatıdır. Hareket ise bedenlerin uzamda, fizik ve yerçekimleri kanunlarına boyun eğerek hız kazanmasıdır. Ben çok derinlerde temel bir gerçekliğe dokunan, daha önce yapılmamış hareketler yapmak istiyorum” diyerek yaratıcı sürecini anlatan Sander bu yaz İstanbul’da gerçekleştireceği ve dans geçmişi olan veya olmayan bütün katılımcılara açık olacak yoğun atölye programı için şunları söyledi:

“Hayatta sınırlar olmadığını ispatlamakla ilgili bir şey. Çünkü sınırlar ne kadar zorlanırsa, o kadar da genişliyorlar. İnsanları alıştıklarının dışında, yeni şeyler denemeye teşvik eden bir çalışma gerçekleştireceğiz.”

Atölye bilgileri

Tarih: 15 Temmuz – 15 Ağustos

Mekan: Çıplak Ayaklar Stüdyosu, Firuzağa Mahallesi, Çukurcuma Caddesi, No: 6 / 3 Taksim

Başvurular ve Detaylı Bilgi İçin: sandermehmet@gmail.com



* MEHMET SANDER kimdir?

1967'de Almanya'da doğan Mehmet Sander dansa 1984'te Geyvan Mcmillen ile İstanbul'da başladı. Eğitimini Londra Çağdaş Dans Okulu, Kaliforniya Eyalet Üniversitesi Long Beach, Harvard Üniversitesi ve Amerikan Dans Festivali'nde sürdürdü. Mondrian, Kandinski, John Cage, Louis Kahn, postmodern mimari ve fizikten esinlenen Mehmet Sander'in dans alanında öncelikle etkilendiği sanatçılar ise Merce Cunningham ve Jeff Slayton oldu.

1990 yılında Mehmet Sander Dans Topluluğu'nu kurdu ve gösterileri ve koreografileri için Long Beach Sanatlar Kamu Kurumu 1992 - 1993 Sanatçı Ödülü, topluluğun olağanüstü başarısından dolayı 1992 - 1993 Lester Horton Dans Ödülü'nün yanı sıra birçok ödül aldı.

Mehmet Sander ve topluluğu, ABD'de Sushi Gallery (San Diego), Highways (Santa Monica), Saddleback Koleji (Mission Viejo), Çağdaş Sanat Müzesi, Los Angeles Çağdaş Sergileri, 1993 Los Angeles Festivali, Japon-Amerikan Tiyatrosu ve Alaska Gösteri Sanatları Merkezi (Anchorage) gibi birçok mekanda gösteri yaptı. Mehmet Sander Dans topluluğu, merkezi Los Angeles'da bulunan ve 1994 UCLA Gösteri Sanatları Serisi'ne dahil edilen ilk topluluk oldu.

Mehmet Sander ve topluluğu, Hollanda Dans Festivali, Avrupa'da Yeni Hareketler Festivali (İskoçya), ICA Canlı Sanata Ulusal Bakış (İngiltere), Belçika'da Antwerp ve Klapstuk festivalleri, Münih Dans Festivali (Almanya), Szene Festival Salzburg (Avusturya), Belluard Bollwerk Uluslararası Festivali (İsviçre), Transform Kopenhag (Danimarka), İstanbul Müzik Festivali (Türkiye), Festival International de Danca (Brezilya) gibi birçok etkinliğe katıldı.

Sander'in "İç Mekan" adlı eseri, ABD'nin en önemli topluluklarından biri olan Joffrey Ballet tarafından Kennedy Center ve Smithsonian Enstitüsü olmak üzere birçok sahnede sergilendi ve bugüne değin topluluğun repertuarındaki en çok istek alan eser olmayı sürdürüyor.

Bu eser, Joffrey Ballet’nin 50. kuruluş yılı kutlamaları çerçevesinde, 2007-2008 sezonunun son prodüksiyonu olarak sahnelenen “American Moderns” adlı toplu programda, Twyla Tharp, Paul Taylor ve Laura Dean’in işleriyle birlikte sergilenmiştir.

26 Mayıs 2008 Pazartesi

!!AÇIK PROVA!!

27.05.2008 // 19:30 // Kadıköy Haldun Taner Sahnesi
Konsept ve Koreografi: İlyas Odman
Performans: Besta Aksoy, Burcu Demir, Nurgül Öztürk, Özge Uraz, Seda Erdural

bitmemiş ve devam eden bir çalışma süreci..

5 Mayıs 2008 Pazartesi

Kampta 2. Gün

Saat 12 civarı okulda buluşabildik cuma. Zira bir önceki günden kalma ağrılar bizi yataklara bağlamıştı. Nurgül ve Seda da geldi.

Önce iyice bir ısınıp esnedikten sonra İlyas'ın setini defalarca, gruplara ayrılarak falan çalıştık. Bu yaklaşık 2-2,5 saat sürdü.




Sonra konuk çalıştırıcımız Esra Yurttut geldi. Doğaçlama ağırlıklı bir çalışma yaptık. O kadar eğlenceli ve mutlu ediciydi ki. Bedenimizi güçlendirmeye, teknikleri oturtmaya, kombinasyonları ezberlemeye çalıştığımız onca zaman işin eğlence kısmını biraz geri plana itmişiz galiba. Şimdi Esra'nın komutlarıyla bedenimizden çıkan hareketleri takip etmek pek iyi geldi bize.
-İlk önce yerde x pozisyonunda yatarken nefesle beraber en küçük ve en büyük olduk. Sonra bunu bedensel ve durumsal olarak ayırdık ve salonun bir başından diğer başına içimizden gelen sırayla akıcı biçimde yapa yapa gittik. Sonra eller, dirsekler, omurga, kalça, dizler, ayaklar.. ın başlattığı devinimle yol katettik. Kafayı da dörde ayırdık: kulaklar, kafanın arkası, kafanın tepesi, burun. 4 ayak/3 ayak çalışması yaptık. Ders bitince en azından 15te-20de bir bu çalışmayı tekrarlamaya karar verdik.

Esra gittikten bir 15 dakika sonra İlyas geldi. Onunla da 2 saate yakın bir çalışma yaptık. Yerde bayağı kol çalıştıran bir setle başladık. Yüz üstü yatarken kalçanın başlattığı bir hareketle bacaklar swing yapıyor, vücut yükselince dirsekler eklemlerinden bükülüp öne uzanıyor, kendimizi itip ceninlerden xlere xlerden rotasyonlara rotasyonlardan swinglere savrulup duruyoruz. Ve daha ayağa kalkmadan nefes nefese kalıyoruz.
Ayakta da setimizi baştan sonra bir kaç kez çalıştık ve en azından hareketleri bildiğimiz için hocamızın gözlerini yaşarttık.

Aslında cumartesi gününü de kapsamasını planladığımız kamp hayatımız burda sonlandı. Ve yerini bireysel ve grup grup girilen alkol kamplarına bıraktı.

Bu arada BLUSH'ı da izleme fırsatı bulduk.

2 Mayıs 2008 Cuma

Kampta 1. Gün





Evet! Çılgıncasına kampa girdik. Şuan her yerim ağrıyorsa bunu dünkü 5 saatlik zorlu çalışmalara borçluyum. (bkz. resim2: Burcu'nun yorgunluğu)



Efenim şunları yaptık hep:

09:00-10:40 Yoga, kondisyon, streç
bebek'e inmece, deniz kıyısında kahvaltı, biraz yürüyüş, geri yokuş çıkma
12:00-12:40 Bümed küçük salonda pazar gelmeyenlere Burcu'yla İlyas seti gösterme
15:00-16:40 DodgeHall'da -ısınma, streç
- teknik çalışma (tandu, chainnes, picque turn, battement)
-İlyas seti hep beraber ve müzikle

Çıplak Ayaklar ve C Dans C

"Hayatta her şey yaşayan ya da yaşamayan bir şekilde birbirine bağlanır, kesişir, karşılaşır yada birbirine benzer."


29 Mayıs günü Nurgülle beraber Çıplak Ayaklar'ın Şehirde'sini ve C Dans C'nin gösterisini izledik.


İki iş içinde söyleyecek söz bulamadık.

Ayda ile 9. Çalışma

Bugün Ayda'nın dersine İdil ve Nurgül de geldi.

Genel hal: kondisyon ortalamanın altında, bacaklarda hiç güç yok.

Uzunca kombinasyonumuzun başını yeniden çalıştık. (1. pozisyon, 2. pozisyon diye başlayan)
Yeni kısa bir kombinasyon denedik. Geriye jumpta zorlandık en çok.

Sonra bu yeni öğrendiğimiz kombinasyonu kendi uydurduğumuz 8 sayılık bir setle birleştirdik ve sahne giriş-çıkışlı çalıştık.

Ayda'da tüyo: Herkes kendi için anlam ifade eden 10 kelime yazsın ve o kelimelere birer hareket, ifade eklesin. Daha sonra bu hareketleri kombinleyip, hatta matematiksel biçimde, kendi kombinasyonumuzu yapabiliriz. :)

27 Nisan 2008 Pazar

İlyas ile 8. Ders

Spring Break muhalefeti nedeniyle topluluk mensubu 3 misafir 1 yekün 4 kişi yaptığımız çalışmaya kasıklarımızı ısıtarak başladık. Bacakları 90a kaldırıp pointe/flex çalıştık.

Daha sonra yüzüstü yatıp tek kolun üzerinden yüzer gibi geçtiğimiz egzersizleri kapsayan bir set yaptık.

Ayağa kalkıp geçen hafta başladığımız seti geliştirdik. Şöyle ki;
büyün set kalça önde geriye collapsela başlıyor.
omuzun üzerine çıktığımız yerden uzun bacak öne düşüyoruz. Kalçayı kaldırıp altından dönerek dizler kırık diagonale oturuyoruz. Ordan baş aşağı- kalça yukarı. sağ ayak geriye. Sağ ayak sol tarafımıza ronde de jambe yaklaşık 180 derece. solun üzerinden ronde d'ilias. ağırlık transferleriyle ayağa kalkış, aynaya dönüş. paralel ayak swing. 1. pozisyon. 2. pozisyon. sol ayak passeden öne uzun, geriye swing. yere basınca sol el de yere konuluyor, sağ ayak havada sol tarafa jette gibi. düzeldikten sona tekrar. düştüğümüz yerden sağ dizi kırıp içine oturuyoruz. sağdan bacakları döndürüp yüzüstü geçiyoruz.,
Kol seti.
Göğüs yerde diz üstü kalkıp roll up, ve diagonalden başlayan setimize giriyoruz.

Şuan itibariyle kombinasyonumuz 5 dakika sürüyor ve bayağı terletip surat kızartıyor.

Çıkışta İlyas'a da gittik. Kedüsünü de sevdik. Cam Adamlar'ın Erdem Helvacıoğlu'nun yaptığı yeni müziklerini de dinledik. İlyas kandi korografik süreçlerini bize anlattı. Kopya çekip sağda solda satabiliriz.

Kaçıranlarla çarşamba falan kamptan önce çalışabiliriz!

26 Nisan 2008 Cumartesi

2 yalnız çalışma

Bu haftanın en büyük başarısı pazartesi-cuma 3lü ve 4lü gruplar halinde yalnız başımıza İlyas'ın kombinasyonunu çalışmamız ve hatta başarmamız oldu. Bir hafta öncesine kadar İlyas önümüzde dans etmezse kendimizden geçiyorken şimdi bayağı bayağı kendi kendimize takılabiliyoruz.

En zorlanılan yerler:

*pointelı her yer.
ikinci hava setindeki "kopuk chaines" diyebildiğim dönüşlerden sonra kalçayı içeri alıp ve üst gövdenin ağırlığını öne vererek ayakların üst yüzüne basarak yere düşüp amuda çıktığımız yerde ve
geçen pazar çalıştığımız pointe oturuştan demi-pointe'a çıktığımız yerde
ben kendi adıma çok zorlanıyorum.

Buralarda muvaffak olabilmek için cou-de-piedmiz kavisli, bileklerimiz güçlü olmalıymış. Cou de pied denilen yer ayak parmaklarıyla bilek arasında kalan, bükülebilen ve benim her çalışmada burktuğum yerler.




Ayda'dan öneriler:


1. cam kola şişesini ayak tabanı altında öne geri yuvarlamak.
2. uzun oturup açık-kapalı pointe, flex çalışmak. (bu çalışmayı yaparken bacakları ve dizleri o kadar geriyoruz ki pointeda bile topuklar yerden kalkıyormuş.)

22 Nisan 2008 Salı

TEKRAR EDEBİLİR MİSİN? & DOLAP

Tekrar Edebilir Misin?--- Dans ve koreografi: Ayşe Orhon Dramaturji danışmanı: Aslı Mertan Müzik: Margarida Garcia, Barry Weisblat – LORAN Işık tasarımı: Jiv Wagner Teşekkür: İdil Kemer, Gülsün Orhon, Künstlerhaus Mousonturm Proje ortakları: ÇATI (Çağdaş Dans Sanatçıları Derneği) Bimeras | iDans (Istanbul) Destek: TanzLabor_21 (Tanzplan Deutschland Frankfurt)

Hareket nasıl edilir? Ve biz bu nasılın ne kadarını izleyebiliriz? Gösterinin ilk bölümünde ne anlamlar çıkardım o hakeretlerden kendim bile şaştım. Sonra hareket eden bedenin, hareket üzerine düşünen sesi duyuldu mikrofondan. Ayşe Orhon'un kişisel karizmasına, güçlü duruşuna ayrıyetten hayranım.





Dolap --- Koreografi: Mustafa Kaplan; Filiz Sızanlı ve Ömer Uysal’ın katkılarıyla Dansçılar: Filiz Sızanlı, Mustafa Kaplan Kostüm: Petra

Mustafa Kaplan ve Filiz Sızanlı ikilisinden sadece Graf'ı izlemiştim daha önce. Bir de Mustafa Kaplan'ın GalataPerform'da küratörlüğünü yaptığı dans-performans gününe katılmıştım. Dolap ile pekişen hissiyatım Mustafa Kaplan'ın dansının Oğuz Atay'ın anlatısına fena halde benzemesidir. İkisinde de yücelikten, büyük anlamlardan uzak bir ifade, sarkazm ve oyun kurma üzerinden ilerleyen hikayeler var. Ya da bana öyle geliyor bilemeyeceğim. Ama bu gösteri hakkaten üç kişilikti. Fikse edilmiş bir koreografiymiş ama bayağı riskliydi.

Aylin Kalem'in 16 Nisan 2007'de Radikal'de yayımlanan yazısından aşağıda alıntılayacağım bölümünü okuduğumda benim içimde de "oha harbiden be hiç düşünmemiştim" nidaları uyandı:

"(...), her ne kadar da kostümlerin ve aksiyonların aynı olması dansçılar arasındaki cinsiyet ayırımının ortadan kalkmasına neden olsa da ayrı ayrı dolapla yapılan düetlerde dansçıların dolapla kurdukları ilişkiler bize ince ayarda cinsiyet farkına dair bir şeyler söylüyor. Bu bölümlerde kadın ve erkek dünyasının farkı hissediliyor: Mustafa Kaplan dolabın kapağını söküp başının üzerinde dengede tutarak mekanda yol alması sayesinde strüktürün ayrıştırılıp mekanda kayarak yer değiştirmesi ve farklı düzlemlerde kompozisyon oluşturmasına neden oluyor. Bu bölüm kimi zaman dolabın solosu gibi algılanabiliyor. Filiz Sızanlı ise kapaksız bir kutu gibi yere yatırılmış dolabın içinde ‘var-yok’ arasındaki o kısa anın gerilimini yaratarak kendi bedenini ayrıştırıp nesnelleştiriyor. Kaplan nispeten dışa dönük ve mekanda biçimsel bir kompozisyon sunarken Sızanlı ise içe dönük bir yaklaşımla, dolabın içini nesne bedeniyle keşfediyor."


Zaman Geçiyor

Ayda ile 7. ve 8., İlyasla 5., 6., ve 7. dersleri yaptık. Dilek Dervişoğlu ile bir atölye gerçekleştirdik.

Hepimizin üzerinde siyah bir tül gibi Pippa'nın ölümü. Görüyoruz bir yandan hala dışarısını. Dans ediyoruz, çalışıyoruz. Ama dengemizi bozuyor biraz, hareketimizi kısıtlıyor.

Uzakta ufacık karaltılarız hala, ve her zamankinden çok.
Kendi güneşimizi doğurmayı bekliyoruz.

8 Nisan 2008 Salı

Fazlasıyla "KİŞİ"sel

Bugün İlyas'ın atölyeden önce yaptığı giriş konuşmasıyla karizmatik sulara yelken açtık. Bahsettiği 4 prensipten kişi imgesi-temsil /katılım-izleme bayağıdır kafamı meşgul eden hususlar olduğundan diğerlerinin zararına büyüdü, benim için, ve bir temizleme yazısı yazmaya itti.




işte benim kişi imgem: dağılamasın diye sarmalanmış :)

Dedim ya kişisel.. Geçenlerde Ezgi'ye yazmıştım özgelik haliyle ilgili sıkıntımı. Özge "başka" anlamına gelen ö-z-t-ü-r-k-ç-e bir kelime. Ne pis bir şey di mi: kendine giden yollar başkalıklarda bitiyor. Neticede kendin hep bir dağılgan, kaypak, nasıl derler "eklektik".

Sonra Derrida'ya referans veriyor İlyas. Hayalerlere. Sanırım Deleuze de böyle bir şeyler diyor. Ben bugüne kadar daha çok zamansal bir problem kurmuştum kafamda. Yani, şu an ve şu an bir birinden farklıyım. Bazı hücrelerim öldü bu iki anda, alnımda yeni bir sivilce acımaya başladı, saçlarım bir milimin binde biri kadar uzadı. şu an daha da büyük değişiklikler geçirdim. 10 yıl önceki bedenimle şimdiki arasında dağlar kadar fark var (süper dansçı kaslarım mesela). Ama benim hayatımı kolaylaştıran akıl yürütme mekanizması ve algılarım bunların bir ortak kümesini bulup çıkarıyor, sınırlarını çiziyor ve ben buna etrafımdaki gövdelerden ayrı ve zaman içerisinde sürekli bir şey olan "benim bedenim" diyorum.

"Kendi"ye başka neler giriyor: zihnim, hafızam, ilişkilerim, duygularım falan. Hangisi daha bütüncül, stabil ve tutarlı?

O zaman ben bayağı amorf bir cisimim. Ve bu durumda zaten dans edemem. :)

Yok o değil de, sahicilikle ilgili bir dert var bence. (ah! tam paper formatında yazıyorum argumantasyon-cevap falan). Temsil yapmıyoruz, burada hemfikiriz. Kimseyi ilüzyonlara inandıracak takatimiz de yok, Oğuz Atay'la büyümüş bir nesil olarak "mış gibi" yapmayı da kendimize yediremeyiz, katharsis yaratıp sistemi devam ettirmek de istemiyoruz. İş yapmak istiyoruz, eylemek ve evrende bir değişiklik yaratmak. Bu durumda özgelik haliyle cıscıvlak kalacağız demek oluyor -yani ben, herkes kendi haliyle, ama ismin yalın haliyle... Ama özgelik de bizi değişen dönüşen bir yapı ve pek çok hayalet dışında pek bir yere götürmedi. so-ci-al-ly-cons-t-raaac-ted deyip paper bitirebiliriz ama yapmıyoruz. (yani ben ve hayaletlerim :) )



bu hayaletleri yakalayıp bırakmak, dedi ilyas. Ama nasıl olacak ki o? Böyle bir bilinç aşamasına ulaşılabilinir mi? Yani an içinde zaten bir şeylerden mütevellit bir kişi olma durumundayken, bu yapı nasıl sökülür a dostlar, bu hayaletlerin nasıl ayırdına varılır? Bugünkü çalışma bu açıdan çok yordu beni. Zaman çok kısa ve ben o kadar zeki değilim. Çare: genel geçerden şakımak yine. ilk akla gelen tepkiler, ama yok benim "kişi imgem" değil muhtemelen. Ya da belki el yordamıyla bulabilmek için iyi bir yöntem. ama ayırt edemiyorum ki...


Yazmaktan fayda gelmedi. Ama çok önemli bir sorun bence. dansa ya da teatral anlatıma yakın duran performansların en büyük handikaplarından biri. yapmaktan göstermeye kaymak çok kolay. olmaktan taklit etmeye kaymakla paralel gidiyor sanki.

Ama anlar içinde tutarlı olmak niye lazım olsun ki? bunu bizim için yapan kimlik kartları da var. belki de beden kafadan daha iyi biliyor (kolaylık için kartezyen mantık), hareket içinde daha bir "olunuyor" belki de...

6 Nisan 2008 Pazar

İlyas'la 4. Ders

Geçen hafta hocamız İzmir'de olduğu için ve salon dolu olduğu için çalışamamıştık. Bu hafta da 3 eksiğimiz vardı ama bayağı keyifli bir ders geçirdik.


Dersin başlangıcında İlyas bu seriyi İzmir'de balerinlere gösterdiğini ve çok "rahat" bulduklarını çok keyif aldıklarını söyledi. Bizeyse son derece korkutucu, kazık ve baş döndürücü geldi. Ordan oraya yuvarlanma, ordan buraya jeté, şurdan havaya amud, öteden beriye 5 tane dönüş gibi tarif edemeyeceğim akıllara zarar bir seriydi, bence. Hatta başlamadan yerde yatarken sedayla birbirimize bakıp "çok korkuyorum", "ben de" gibi dert paylaşımı bile yaptık.


Ama sonra İlyas şey dedi, konservatuar dışından dansçılar hareketlerini hep yapamadıkları üzerinden tanımlarmış. Öyle yapmamak lazımmış. Daha iyi yapabildiğin hareketi vücudun elverdiğince büyütmek falan daha mantıklıymış.


Ayrıca bugün gördüğümüz seri hazırlanacağımız gösteriden bir kupleymiş pazartesi, salı çalışmakta fayda var.


Bir de bir dönüşü yaparken (hiç kesmeden bale 5'e döndüğümüz yerdeki dönüş) "limon... limon.." diyordu İlyas. Modern dansın 4 ana tekniğinden biri olan bu tekniği isminin çağrıştırdığı ekşimsi his yüzünden hiç merak etmemiştim. Yeri gelmişken araştırdım. Paylaşayım:


José Limón 1928'de NYC'ye yerleşmiş bir Meksika doğumlu insan. Orada ilk kez bir dans performansı görmüş ve hemen Doris Humphrey ve Charles Weidman ile çalışmaya başlamış. Daha sonra 20. yy'ın en mühim koreograf ve dansçılarından biri olmuş.

Yarattığı dans tekniği nefesin vücut içerisindeki hareketini, bedenin parçalarının ağırlığının dinamik kullanımı ve hareketler arasındaki akışkan geçişleri esas alıyormuş.


Bu tekniği çalışmaya başlamadan önce gündelik hareketleri ve gözlemleri kaale almamız lazımmış çünkü Limon tekniğinin pek çok önemli öğesi insan vücudunun normal hareketi ve bu hareket sırasındaki hislerden çıkıyormuş.

Tipik limon dersleri yürüme, koşma ya da kol/bacak/beden swingleriyle başlayarak belli kavramlar üzerinden seriler inşa edermiş. Ya da daha çok yer serileriyle başlayarak jumplarla alanı geçişletirmiş.


“José was interested in human wholeness, and it is key in his work that the whole person participates—mind, body and spirit that leads to a visceral experience that opens the dancer to the expressive qualities the movement requires.” demiş bir bilir kişi.

ayda ile 6. ders

Çarşamba günü 3 eksikle maça çıkmak istemediğimizden dersi cumartesine erteledik. Ayda da kırmadı bizi hemen yardımcı oldu.

Cumartesi 6 kişilik ayda kadrosuyla derste hazır ve nazır bulunduk.

Yine yarım saat kadar streç ve kondisyon çalıştık. Bu set artık daha çok pilates hareketlerini kapsamaya başladığından, kaslarımızın gücünü daha çok kullanıyoruz. Kollar bacaklar nasıl da bir anda yüz kiloya çıkıyor şaşıyoruz. Mesela çok artiz bir şekilde esnettiğimiz bacağımızı o konumdan 1 cm yukarı kaldırabilmek için sarfettiğimiz gücün haddi hesabı yok.

Daha sonra 1 ayakta 1 de yerde kombinasyon çalıştık. Ayda yerde daha güvenli olduğumuz halde ayağa kalkınca sudan çıkmış balığa döndüğümüzü düşünüyormuş. Yerde de hantal ve yavaşmışız. Bu seferki kombinasyonlar daha temel hareketleri kapsasa da belli şeylere dikkat ederek ve oldukça hızlı yapmaya çalıştımız için oldukça yorulduk.

Dersin sonunda özellikle bacaklarımızı tekrar bayağı esnettik.
Şuanda ağrıyorlar.

27 Mart 2008 Perşembe

Ayda ile 4. ve 5. dersler

Şu an itibariyle bu dönem 8 çalışma yapıp geçen dönemi geçmiş bulunuyoruz. Tebrikler bize!!!

Bu arada Ayda'nın bayağı bir sabrını deniyoruz :) Son iki çalışmadır yer kombinasyonlarına ağırlık verdik. Bunlar cenin, açılma, kapanma, v-swoop, geriye omuz taklası, roll, kayma gibi hareketler içeriyor. En büyük eksikliklerimizden birinin yer hareketlerinin hakkını vermememiz olduğunu söyledi Ayda. Yer-hava arası bir yerlerde dans etmeye çalışıyormuşuz. Ayrıca hareketler kopuk oluyor.

5. dersin sonunda 3'e ayırdığımız kombinasyonun her parçasını ayrı bir grubun yapması kaidesiyle ikişerli olduk. Ve sahne giriş-çıkışını hesap ederek dans etmeye çalıştık.

Kondisyon ve esneklik açısından bayağı geliştik bence. Ama halen çok eskikler var. Bir tanesi de dönüşlerde merkezi tutma prensibiymiş, ki dün biraz çalıştık. Buna göre releveye çıktığımızda sırt sıkı ve omuzlar aşağıda-açık, karın, kalça içeride, göğüs kafesi rahat olmalıymış. Bunu akılda tutarak bir rond de jambelı dönüş denedik.

İlyas ile 3. Ders & 1. Sürpriz

12:30'da buluştuk Nişantaşı Starbucks'ta. Konuşmamız gereken heyecanlı şeyler vardı. 9 Mayıs'taki work in progress gösteri için saatlerimizi ayarladık. Salı-Perşembe Çıplak Ayaklar'ın stüdyosunda çalışmak üzere anlaştık.

Sonra Malena'daki çalışmamız başladı. Gözlerimize inanamasak da 10 kişiydik. Aramıza Nurgül, Gizem ve Semih de katılmıştı. Geçen haftaki yer setini bir kez çalıştıktan sonra buna bir swing kombinasyonu ekledik. Knee tuck (baş aksi yönde, aksi kol uzuyor.), knee tuck-cenin, knee tuck-cenin-uzama ve yön değişme şeklinde devam etti.
Daha sonra b kombinasyonudaki hareketleri teke indirip araya swingle kayma koyarak güzel ve karışık bir yer seti elde ettik. Setin sonunda roll gibi ayağa kalkıyoruz.
Bugünün önemli bir çalışması amud egzersizleriydi. Bunu modern dansta çok havalarda takılmak için değil rotasyon için kullanıyormuşuz. Aksi bacak inme ve rotasyon şeklinde bir çalışma yaptık. Bunu hava setinde kullandık.
Dersin sonunda çok zor bir esneme denedik. İki kişi arka arkaya duruyor. Arkadaşı amuda kalkıp bacaklarını öndekinin omzundan sarkıtıyor. Önceki flat-back eğilip sırtındakinin belini esnetiyor.

18 Mart 2008 Salı

EKO


Konsept ve koreografi:Tuğçe Tuna
Müzik: Vahit Tuna
Işık tasarımını Ayşe Ayter ve Tuğçe Tuna
Kostüm tasarımı: Turgut Kocaman
Dansçılar: Çiğdem Agas, Erdinç Anaz, Yoseob Kim, Tuğçe Tuna ve Melis Tuzcuoğlu


Garajİstanbulpro ve RemDans Proje Topluluğu ortak işi. Rüzgar, ağaç, kabuk, duvar ve kuyu kelimelerinin yön verdiği hareketler, o hareketlerin yön verdiği hareketler... ve bu hareketler dünyasında unutulanlar, hatırlananlar ve kazalar.

Bir panik duygusu içinde hiçbir şeyi unutmamalı ve bildiklerimi herkese göstermeliyim diyorum içimden. ama sanki herkes kendisi için hatırlıyor bu salonda. ya da bana öyle geliyor.


Muhtemelen koreografi aşaması çok katılımlı bir çalışma olmuştur. Kazalara, denemelere, tesadüflere yer verilmiştir. Ama çok öznel, çok kişisel bir şeyler de hissettim ben, bedenlerin bulmaya çalıştıkları arasında.

16 Mart 2008 Pazar

İlyas ile 2. Ders

Stüdyo buhranından Dance Malena'nın nazik sahiplerinin yardımıyla kurtulduk. Çatlasın okul, Nişantaşı'nın göbeğinde lüks stüdyolarda çalışıyoruz artık! 1 eksikle katıldığımız ders bizi yer yer güldürdü, yer yer düşündürdü. Çünkü çok temel şeylerde bile insanın ayakları, bacakları nasıl acır, bunu gördük öncelikle. Daha sonra ise momentum ve off-balance içerikli bir seri çalıştık ki, hocamızın dediğine göre konservatuvar 3. sınıf serisiymiş.
1) A Y A K T A . K I S A . K O M B İ N A S Y O N L A R //
Plié, relévé ağırlıklı bir kombinasyonlar serisini (flat back, contraction ve adını hatırlayamadığım sırtı geriye doğru açma hareketleri, kol kullanımları ve roll-up, roll down, swing, grand pliéde swing) paralel, 1. ve 2. pozisyonlarda çalıştık. Burda en önemli şeylerden biri roll up vs. yaparken ağırlığı geriye düşürmemek, iki ayağın ortasında tutmak. Buna çalışırken özellikle ayaklarımızın iç tarafları çok ağrıdı, ki bu hareketi doğru yaptığımıza işaretmiş.

2) Y E R . V E . H A V A . S E R İ S İ //



Yavaş versiyonunu buraya koyduğum seriyi hafta içi çalışmalıyız!

3) O F F - B A L A N C E . Ç A L I Ş M A S I //
Bedeni bükmeden son noktaya kadar öne düşüyoruz 3 adımda toparlıyoruz ve yine.. 3. düşüşte sonra karışı karşıya kalan iki ikişi birbirlerinin sağından düşerken elele tutuşup dengede kalıyor ve birbirinin ağırlığını taşıyor.

4) E S N E M E //
Geçen çalışamadaki gibi partnerli olarak esneme yaptık. Aktif olan önce pasif olanın omurlarını rahatlatarak roll-down yaptırıyor. orada bir süre esnetip rahatlattıktan sonra ağırlığını taşıyarak geriye alıyor ve burada üzerine eğilip kendi ağırlığıyla esnetiyor. Üçüncü olarak pasif olanın ağırlığını iyice öne verip burada flat back olarak kalması için kasıklarından dengede tutuyor.

Bu çalışma hem hızı hem de seviyesi göz önünde bulundurulduğunda biraz zordu. Ama oldukça iyi çalıştık ve çok şey öğrendik.

13 Mart 2008 Perşembe

Ayda ile 3. Ders

"Bu kez daha az yorulduk!" sanırım bizde gelişme var biraz.

1) S T R E Ç . V E . K O N D İ S Y O N

2) D A N S Ç I . D U R U Ş U . V E . Y Ü R Ü Y Ü Ş Ü //
Çok temel bir eksiğimiz varmış, düzeltme yolunda ilk adımları attık. Kürek kemiklerini sıkıştırmadan omuzlar açık ve aşağıda, karın, göğüs, sırt içeride ve yukarıda. Bu duruşu oturttuğumuzda merkeze daha hakim olabiliyoruz, daha kolay dönebiliyoruz.

3) D Ö R T . A D I M D A . R O N D . D E . J A M B E L I . D Ö N Ü Ş //
Bu hareketi tarif etmek beni aşar. Ama püf noktası aklımızda kalsın, vücudu yukarıdaki kurala göre kullanarak dönüş yönünün zıddına eğiyoruz.

4) K O M B İ N A S Y O N L A R //
İki yeni kombinasyon öğrendik. İlkinde dönüş, ikincisinde yere düşüp jette çalışıyoruz. Bu kombinasyonları önümüzdeki hafta geliştireceğiz.

12 Mart 2008 Çarşamba

Dert...


Yine salon problemi... yine okuldaki her merci ile görüşme... yine sonuçsuzluk. Dövüşçü olmak isteyen kim Maurice Béjart? Biz sadece dans etmek istiyoruz. Yüzleşmek istediğimiz daha temel şeyler varken yüzümüze kapanan kapılar sığ sularda boğuyor bizi.

10 Mart 2008 Pazartesi

İlyas Odman ile İlk Çalışma


Release Teknik neymiş?
Bedeni distort etmeden, nefes ve momentumu kullanarak hareketin doğal akışını bulmakmış.
1) Y E R Ç A L I Ş M A S I
Çalışmamız yerde başladı. Eksenleri, merkezi, sürekliliği ve bedenin doğal duruşunu gözeterek 3 set çalıştık. Hocanın dikkati çektiği bazı noktalar:
- Sırt üstü yatıp dizlerin çekeretek ayak tabanlarımızı yere koyduğumuz başlangıç pozisyonunda:
* iki ayak ve oturma kemikleri bir karenin 4 kenarını oluşturmalı.
*Bu pozisyonda kalça lobları birbirine yaklaşarak yukarı kalkıyor, bir üçgen oluşuyor. Bu durumda bir diz yana düşüp mümkün olduğunca büyük bir yuvarlak içip göğüse yaklaşırken o üçgenin bozulmamasına gayret etmemiz gerekiyor.
* Hareketleri initiate eden yerimiz dışında vücuda fazladan bir güç yüklemiyoruz. Kalanlar ancak harekete dahil olması gerektiği yerde katılıyor.
* Her hareketi 1 nefes alış ya da verişinde yapıyoruz.
-Oturma kemikleri üzerinde sırt dik yana uzanarak başladığımız harekette:
*Sırtı çökertmeden omurganın uzunluğunu kullanıyoruz.
*Bir yönden diğer bir yöne dönerken ayaklar hem hiç yerden kalkmıyor, hem de point olmuyor.
*Sağa uzanarak başladığımız hareketten sol elimizi kullanarak kalkıyoruz.
2) H A V A H A R E K E T L E Rİ
Hava setinde üzerinde durmamız gereken önemli noktalar:
* (neredeyse 5. pozisyonda) sol ayak point, sağ ayak flexken dizleri kırıp ağırlığı sağ tarafa vererek yere geçmek.
* Eller yerdeyken topukları basıp kalçayı kaldırdığımız yerde sol bacak hiç kırılmıyor, sağ bacak da kırıldığı son noktaya kadar pergel gibi dönüyor. Üst beden "kukla gibi".
3) E S N E M E
İki kişinin birlikte çalıştığı bu sette aktif olan kişi diğerinin omurgasını kendi ağırlığını kullanarak esnetiyor.
**
Yine hepimizin gaza geldiği; ders çıkışı önce hocamızla, onu (topiyle beraber) uğurladıktan sonra ise bira/ şarap eşliğinde şunu da yapalım, bunu da yapalım, şu gün video, bu gün gösteri, öteki gün koşu gibi listeler çıkardığımız, telefon zincirleri oluşturduğumuz bir gündü. Herkes mutlu mutlu birbirinden ayrıldı. Haydi hayırlısı!

8 Mart 2008 Cumartesi

Duyuru: İlyas Odman ile Ders!



9 Mart Pazar, saat 14:00-16:00 arasında Fazıl Stüdyo NY'da İlyas Odman ile dersimiz var!

Stüdyo sahipleri ve hocamız oluşumumuzu desteklediklerini, üniversite topluluklarını çok verimli bulduklarını ifade ediyorlar.

Bize de gidip çalışmak kalıyor!

Ayda ile 2. Çalışma

Biraz geç yazabilsem de bu günü es geçmek istemedim. Yine 5 kişi olarak katıldık derse (ezgi, özge, seda, beste, piraye) aynı kondisyon ve streç setini daha genişleterek tekrarladık. Kendi kendimize de yapmak lazım.

Teknik olarak plié ve batman çalıştık.

Geçen haftaki kombinasyonu tekrar çalışıp bir kaç oturmayan yerini düzelttik. Bayağı güzel oldu. Yeni bir kombinasyon da öğrendik.

Bundan sonra Ayda'nın dersleri aynı yerde ÇARŞAMBA 18:30-20:00 saatleri arasında yapılacak. Yaşasın dans etmek!

24 Şubat 2008 Pazar

Ayda ile İlk Çalışma

Dün 5 kişi olarak ile Mavi Dans Eğitim Merkezi'nde Ayda Zorlu'nun dersine katıldık. Temposu çok yüksek, modern hareket dağarcığını merkeze alan, teknik bir dersti. Dersin sonunda yapışmış olduğumuz yerden kendimizi kurtarıp dersleri rutine oturtabilmek için Ayda'yı ikna edebildik. Bundan sonra Perşembe günleri saat 18:00-19:30 arası onunlayız. Dersin akışı şöyleydi:
1-) K O N D İ S Y O N V E S T R E Ç
Belimizin yanındaki kasları uzatarak başladık çalışmaya. Daha sonra tempolu bir halde şınav, ters V, ayakları 90'a kaldırıp önce iki yana sonra aşağı yukarı 8 sayıda götürme, ters mekik, öne uzanma, arka üst bacak kaslarını uzatma, sırtı ve bacakları aynı anda yerden kaldırıp bekleme gibi yoga/pilates hareketlerine benzeyen bir seri yaptık. Yaklaşık yarım saat sürdü.
2-) T E K N İ K Ç A L I Ş M A
Ayağa kalkıp bir müddet yürüdükten sonra tekrar aynanın önüne gelip 1., 2., 6., ve paralel pozisyonlarla demi ve grand plié çalıştık. Bu temel hareketi yaparken dizlerle ayakların durumu ve kalçanın içeri girmesi üzerinde durduk.
Yerde şnav pozisyonundan sağ dirseği içeri alıp onun üzerinde sağ tarafa dönüp şınava kalkıp aynı şeyi sol tarafa devam etme biçiminde seyreden yuvarlanma hareketini çalıştık. Burada da seri olmak ve kalça ve göğsü aynı anda kaldırmak önemliydi.
Ayakta swing çalıştık.,
3-) K O M B İ N A S Y O N L A R
Off-balance ve kol-bacak koordinasyonunu ön plana çıkaran 24'er sayılık iki kombinasyon çalışıp daha sonra bunları bağladık.

Çalışma sonunda Ayda vücutlarımızın bir miktar açık olduğunu bazı hareketleri kolay kaptığını ama sürekli ders almamız ve çalışmamız gerektiğini söyledi. Özellikle bazı hareket kalıpları bize çok yabancı geldi. Üretimlerimiz daha az yoğunluklu beden kullanımı ve daha çok kavramsal arka plan dahi gerektirse kontak ve doğaçlama çalışmalarının hızını kesmeden yaratıcılarının adıyla anılan modern teknikleri öğrenmemizin hareket dağarcığımızı geliştireceğini söyledi.

Dersi kaçıran ve perşembe gelmek isteyenlere pazartesi öğle/ öğleden sonra gibi aynalıda kombinasyonları birlikte yapabiliriz.

16 Şubat 2008 Cumartesi

Çağdaş gösteri estetiği mikroskop altında...


Çağdaş Gösteri Sanatları Girişimi (ÇGSG), “Çağdaş Gösteri Sanatlarında NEREDEN NEREYE?: Esteti.ka | Histori.ka | Politi.ka” adı altında bir sanat araştırmaları atölyesi düzenliyor. Atölyenin “Esteti.ka” başlıklı ilk ayağı 20 Şubat 2008, saat 19.00'da Roxy Etkinlik Platformu'nda gerçekleşecek.

Çağdaş gösteri sanatlarında estetik, tarih ve politika...

Bağımsız Network başlıklı kültür yönetimi projesi kapsamında hayata geçirilen “Nereden Nereye?”, toplam 18 katılımcıyı konuk edecek. İlgilenen izleyicilere açık olarak gerçekleştirilecek atölye programı, çağdaş gösteri sanatlarının estetik, tarihsel ve politik bağlamlarda tartışmaya açılacağı üç ayrı toplantıya evsahipliği yapıyor. Şubat, Mart ve Nisan aylarına yayılan bu toplantılar, Türkiye'de çağdaş gösteri alanındaki sanatsal üretimin güncel bir haritasını çıkarmayı, üretilen işleri yeni okuma ve incelemelere açmayı ve bu sayede alandaki bilgi ve belge açığına yenilikçi bir karşılık vermeyi hedefliyor.

Katılımcılar arasında Türkiye'de çağdaş dans, tiyatro ve performans alanlarında çalışmalarını sürdüren koreograf, yönetmen ve tasarımcılar ile birlikte akademisyen, eleştirmen ve araştırmacılar var. 20 Şubat tarihindeki “Esteti.ka” başlıklı ilk oturuma konuşmacı olarak katkıda bulunanlar: Ayşın Candan, Bedirhan Dehmen, Naz Erayda, Gurur Ertem, Nihal Koldaş ve Tuğçe Tuna.

ÇGSG ve Bağımsız Network hakkında detaylı bilgi için: www.bagimsizbulten.blogspot.com
İletişim: Şafak Uysal (safak@laboratuar.org)

10 Şubat 2008 Pazar

DUYURU: ATÖLYE ÇALIŞMASI

Ayda Zorlu 23 Şubat Cumartesi günü saat 18:00 - 19:30 arası Mavi Dans Eğitim Merkezi'nde topluluğumuza ders verecektir.
Katılım şiddetle tavsiye edilir!



Ayda Zorlu kimdir?
İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Klasik Bale Bölümü’nden mezun oldu. YTÜ Modern Dans Programı kapsamında Drama ve Doğaçlama, Işık, Kostüm,Dekor Tasarımı, Sahne Tasarımı, Japon Dans Tiyatrosu- Butoh, Modern Dans, Klasik Bale, Kontakt Doğaçlama, Dans Biçemleri, Dans Kompozisyonu ve Repertuarı dersleri almıştır. Eğitimini bir çok yerli,yabancı eğitmen ve koreograf ile çalışmalar yaparak tamamlayan Ayda Zorlu halen bağımsız koreograf ve dans eğitmeni olarak çalışmalarına devam etmektedir.

6 Şubat 2008 Çarşamba

Dzzzt Dzzzt


Hepimiz suçlularıyız bu kanlı gömleğin. O yüzden birbirimize atıyoruz suçu. Ya da kafamızı çın çın öten kovalara gömüyoruz. Delirmek pahasına, boğulmak pahasına kaçıyoruz kimliğimizden. Komik duruma düşücek kadar unutuyoruz, unutturuluyoruz bir an öncesini. Birbirimize dokunmaya çalıştığımızda elimizin uzandığı aslında bu parça parça delilik sadece. O yüzden abartılı mimikleriyle sihirbazlar bizi bu kadar kolay kandırıyor.

Çünkü nefes almak bir değer yargısı.

Çünkü psikozdayız biz.

4 Şubat 2008 Pazartesi

Gist: Çağdaş Gösteri Sanatları Dergisi

Gist Garaj İstanbul'un yayını. Çok kaliteli ve kapsamlı bir dergi. 6 ayda bir çıkacak ve ilk sayısı satışa sunulmuş durumda. Portre sayfaları Aydın Teker'e ayrılmış. Üstelik fiyatı da oldukça uygun. ee daha ne olsun?

1 Şubat 2008 Cuma

Zeynep Tanbay Dans Projesi ve Fazıl Say


30-31 Ocak tarihlerinde CRR'de sahnelenen "Vivaldi ve Stravinsky" isimli modern dans gösterisi birbiriyle taban tabana zıt iki bölümden oluşuyordu. Vivaldi'nin eserlerinin kullanıldığı 12 tablodan oluşan ilk bölümde rengarenk kıyafetleri, neşeli tavırları ve farklılıklarıyla dansçılar ideal bir dünyanın resmini çizdiler. Bir oyun havasında ilerleyen bölüme sık sık kucaklaşmalarla ara verildi. Stravinsky'nin çığır açan eseri Bahar Ayini'nin Fazıl Say'ca kendisi için özel üretilen bilgisayar endeksli konser piyanosu ile icra edildiği ikinci bölümde ise renkler karardı, ataklarla devam eden kesik hareketler ilk bölümdeki hız ve neşenin yerini aldı. Ortak hayal gücümüzde yer etmiş işkence imgeleri dansçıların bedenlerinde tüm insanlığın kurban edilişini simgeledi.

Koreografinin yapısını göz önünde bulundurduğumuzda bunu insan doğasının iki ayrı okunuşu gibi görmekten ziyade kurulabilecek o güzel dünyanın karşısına yerleştirilmiş, ve böylece rengi iyice belli olmuş gerçeğin insanda yarattığı farkındalık duygusuna vurgu yapmak gerekiyor sanırım.


Tanbay da öyle diyor zaten:
"Şiddet şiddetten başka hiçbir şeyi doğurmuyor. Biz şu anda maalesef Vivaldi'nin müziğindeki gibi yaşamıyoruz. Parçaların yerini değiştirip mutlu bir sonla bitiremezdim. Bu hiç de gerçekçi olmazdı. Mutlu son Hollywood filmlerine ait. Biz Guantanamo'yu, Ebu Garip'i yaşıyoruz. İnsanlığımızı yitiriyoruz. Tükenmişlik var. Hrant Dink'in öldürülmesine tanık olduk. Kardeşlik, barış, Vivaldi'de anlatmak istediklerim onun söylediklerini temsil ediyor, Stravinsky'de anlattıklarım ise onun karşı durduklarıydı; ırkçılık, terör, savaş. Ben 1915'i yaşamadım, ama 19 Ocak 2007'de buradaydım... Neden bu sonu seçiyoruz?"

Daha ayrıntılı bilgi için Aylin Kalem'in Radikal gazetesinde de çıkan yazısını okuyabilirsiniz.


31 Ocak 2008 Perşembe

40. Kapıyı Açarsan


spoiler uyarısı: işbu metin, bahsi geçen performansa 8 şubatta
gidecek olanların seyir zevkini olumsuz etkileyebilecek miktarda
"spoiler" içermektedir.



19 Ocak'ta, Talin'in "40. Kapıyı Açarsan" adlı çalışmasının ilk performansı vardı Fransız Kültür'de. Hatırladığım kadarını buraya yazacağım. İlk defa Fransız Kültür'ün arka kapısından geçişim de tam o tarihe denk gelir mesela. Sonra bir de girişte herkesin çantasını didik didik arıyorlardı ama benimkini yoklamamışlardı bile.. Sanırım fecî masum görünüyordum dışarıdan bakınca. Tabî böyle alâkasız ayrıntıları mümkün olduğunca atlamaya çalışacağım:p Zira bu blog ciddî bir müessesedir!

Talin harikaydı o gece. Müziklerde de bir Rumeli esintisi, biraz Ermenice, biraz entrümental.. çalgılar tanıdık, bildik.. İlk çıktığında altında kırmızı, bol bir kadife pantolon vardı. Köpek duruşunda başladı. Hani çalışmalarımızda ayaklarımızı hiç yerden kaldırmadan şiddetle sarsılmacalarımız vardı ya, öyle! Sonra dizlerini kırarak, yine ellerini ayaklarını hiç yerden kaldırmadan çeşitli yönlere gitti.

Sonracıma talinin yerde sırtüstü uzanıp projeksiyondan yansıyan fotoğraflardaki aile bireylerini bize tanıttığı, anılarını anlattığı bölüm vardı. Fotoğraflarla onun dünyasına bir yolculuğa çıktık, daha bir tanıştık, yakınlaştık sanki.

Sonra bol makyajlı, gözlüklü, tüy atkılı, topuklu ayakkabılı bir aplamız Talin'e tepside kırmızı renk bir koli bandı sundu. Talin bu bantla yere kabaca bir adam çizdi. Çizdiği şeklin içinde o uzuvdan bu uzuva geçerken "Bir insanın içine kaç kişi sığabilir", "Bir insan kaç kişi tarafından sevilebilir" gibi sorular sordu. Sonra bandı söküp kırmızı bir top haline getirdi. Haydi şimdi sizinle bir oyun oynayalım. Topu tutan kişi, adını söyleyerek topu başkasına atacak, dedi. Talin, diyerek topu attı. Birkaç isim sonra top bana doğru havalanmışken aklımdan "eyvah eyvah, benim adım neydi?" gibi bir soru geçti bir an. Acaba Talin bu oyunu kurarken birinin birden "Hrant Dink" demesini, ondan sonraki herkesin "Hrant Dink" olmasını hayal etmiş miydi diye bile düşündüm; ama top bana gelince yapabileceğim en sıradan şeyi yaptım ve zamanında kızılay dağıtırken bizimkilerin de bir tane alıp bana taktığı ismi söyleyerek topu kalabalığın ortasına doğru öylesine fırlattım. Top Talin'e döndükçe söylenen şeyler değişti. Sevdiğimiz birinin adını söyledik, hoşlanmadığımız bir şey söyledik, söylerken de bir sürü şey geçti tabî aklımızdan.

Talin sahnede en başından beri yerde duran beyaz elbiseyi giyip dans etti sonra(sırayı karıştırmış da olabilirim), bir de üstünde 40 deniz taşı, ters çevrilmiş birkaç kupa olan sehpanın başına oturup "40. kapıyı açarsan"ı anlattı bize. Çocukkene "Mavi Sakal"ı okumuş olanlar bilir, çok etkileyici bir masaldır.

Yaratıcı, güzel bir performanstı ve bence Talin mesajını iletmekte, seyircilerde bir iz bırakmakta oldukça başarılıydı.