1 Şubat 2008 Cuma

Zeynep Tanbay Dans Projesi ve Fazıl Say


30-31 Ocak tarihlerinde CRR'de sahnelenen "Vivaldi ve Stravinsky" isimli modern dans gösterisi birbiriyle taban tabana zıt iki bölümden oluşuyordu. Vivaldi'nin eserlerinin kullanıldığı 12 tablodan oluşan ilk bölümde rengarenk kıyafetleri, neşeli tavırları ve farklılıklarıyla dansçılar ideal bir dünyanın resmini çizdiler. Bir oyun havasında ilerleyen bölüme sık sık kucaklaşmalarla ara verildi. Stravinsky'nin çığır açan eseri Bahar Ayini'nin Fazıl Say'ca kendisi için özel üretilen bilgisayar endeksli konser piyanosu ile icra edildiği ikinci bölümde ise renkler karardı, ataklarla devam eden kesik hareketler ilk bölümdeki hız ve neşenin yerini aldı. Ortak hayal gücümüzde yer etmiş işkence imgeleri dansçıların bedenlerinde tüm insanlığın kurban edilişini simgeledi.

Koreografinin yapısını göz önünde bulundurduğumuzda bunu insan doğasının iki ayrı okunuşu gibi görmekten ziyade kurulabilecek o güzel dünyanın karşısına yerleştirilmiş, ve böylece rengi iyice belli olmuş gerçeğin insanda yarattığı farkındalık duygusuna vurgu yapmak gerekiyor sanırım.


Tanbay da öyle diyor zaten:
"Şiddet şiddetten başka hiçbir şeyi doğurmuyor. Biz şu anda maalesef Vivaldi'nin müziğindeki gibi yaşamıyoruz. Parçaların yerini değiştirip mutlu bir sonla bitiremezdim. Bu hiç de gerçekçi olmazdı. Mutlu son Hollywood filmlerine ait. Biz Guantanamo'yu, Ebu Garip'i yaşıyoruz. İnsanlığımızı yitiriyoruz. Tükenmişlik var. Hrant Dink'in öldürülmesine tanık olduk. Kardeşlik, barış, Vivaldi'de anlatmak istediklerim onun söylediklerini temsil ediyor, Stravinsky'de anlattıklarım ise onun karşı durduklarıydı; ırkçılık, terör, savaş. Ben 1915'i yaşamadım, ama 19 Ocak 2007'de buradaydım... Neden bu sonu seçiyoruz?"

Daha ayrıntılı bilgi için Aylin Kalem'in Radikal gazetesinde de çıkan yazısını okuyabilirsiniz.


Hiç yorum yok: