31 Ocak 2008 Perşembe

40. Kapıyı Açarsan


spoiler uyarısı: işbu metin, bahsi geçen performansa 8 şubatta
gidecek olanların seyir zevkini olumsuz etkileyebilecek miktarda
"spoiler" içermektedir.



19 Ocak'ta, Talin'in "40. Kapıyı Açarsan" adlı çalışmasının ilk performansı vardı Fransız Kültür'de. Hatırladığım kadarını buraya yazacağım. İlk defa Fransız Kültür'ün arka kapısından geçişim de tam o tarihe denk gelir mesela. Sonra bir de girişte herkesin çantasını didik didik arıyorlardı ama benimkini yoklamamışlardı bile.. Sanırım fecî masum görünüyordum dışarıdan bakınca. Tabî böyle alâkasız ayrıntıları mümkün olduğunca atlamaya çalışacağım:p Zira bu blog ciddî bir müessesedir!

Talin harikaydı o gece. Müziklerde de bir Rumeli esintisi, biraz Ermenice, biraz entrümental.. çalgılar tanıdık, bildik.. İlk çıktığında altında kırmızı, bol bir kadife pantolon vardı. Köpek duruşunda başladı. Hani çalışmalarımızda ayaklarımızı hiç yerden kaldırmadan şiddetle sarsılmacalarımız vardı ya, öyle! Sonra dizlerini kırarak, yine ellerini ayaklarını hiç yerden kaldırmadan çeşitli yönlere gitti.

Sonracıma talinin yerde sırtüstü uzanıp projeksiyondan yansıyan fotoğraflardaki aile bireylerini bize tanıttığı, anılarını anlattığı bölüm vardı. Fotoğraflarla onun dünyasına bir yolculuğa çıktık, daha bir tanıştık, yakınlaştık sanki.

Sonra bol makyajlı, gözlüklü, tüy atkılı, topuklu ayakkabılı bir aplamız Talin'e tepside kırmızı renk bir koli bandı sundu. Talin bu bantla yere kabaca bir adam çizdi. Çizdiği şeklin içinde o uzuvdan bu uzuva geçerken "Bir insanın içine kaç kişi sığabilir", "Bir insan kaç kişi tarafından sevilebilir" gibi sorular sordu. Sonra bandı söküp kırmızı bir top haline getirdi. Haydi şimdi sizinle bir oyun oynayalım. Topu tutan kişi, adını söyleyerek topu başkasına atacak, dedi. Talin, diyerek topu attı. Birkaç isim sonra top bana doğru havalanmışken aklımdan "eyvah eyvah, benim adım neydi?" gibi bir soru geçti bir an. Acaba Talin bu oyunu kurarken birinin birden "Hrant Dink" demesini, ondan sonraki herkesin "Hrant Dink" olmasını hayal etmiş miydi diye bile düşündüm; ama top bana gelince yapabileceğim en sıradan şeyi yaptım ve zamanında kızılay dağıtırken bizimkilerin de bir tane alıp bana taktığı ismi söyleyerek topu kalabalığın ortasına doğru öylesine fırlattım. Top Talin'e döndükçe söylenen şeyler değişti. Sevdiğimiz birinin adını söyledik, hoşlanmadığımız bir şey söyledik, söylerken de bir sürü şey geçti tabî aklımızdan.

Talin sahnede en başından beri yerde duran beyaz elbiseyi giyip dans etti sonra(sırayı karıştırmış da olabilirim), bir de üstünde 40 deniz taşı, ters çevrilmiş birkaç kupa olan sehpanın başına oturup "40. kapıyı açarsan"ı anlattı bize. Çocukkene "Mavi Sakal"ı okumuş olanlar bilir, çok etkileyici bir masaldır.

Yaratıcı, güzel bir performanstı ve bence Talin mesajını iletmekte, seyircilerde bir iz bırakmakta oldukça başarılıydı.